Sosyal Medya

Kürsü

Yıldıray Oğur: Amaç haber değil, ideolojik bir “kötü batılılar”mesajı vermek

Yıldıray Oğur son günlerde sınır dışı edildiği iddia edilen el Saedi ailesinin gerçek hikayesini kaleme aldı.



Yıldıray Oğur 2015 yılında gündeme gelen 6 yaşındaki mülteci Nur ile polisin asfaltta oyun oynadığı görüntülerdeki samimiyetin yapay olduğu ve küçük Nur'un sınır dışı edildiği iddialarının asılsız olduğunu belirtti. Oğur bunun Türk medyasınca bilgi eksilinden çok bir algı operasyonu olduğunu belirtti.

Yazının Tamamı

O fotoğraf karesini herkes hatırlıyordur.
 
2015 yılında Avrupa’ya Suriyeli mülteci akını baÅŸladığında Danimarka’da çekilmiÅŸti.
 
FotoÄŸrafta sarışın yakışıklı bir Danimarkalı polis ve küçük bir mülteci kız bir otobanın ortasında oturmuÅŸ oyun oynarken görülüyordu. FotoÄŸraf yüzünden epey meÅŸhur olup, çok sayıda da evlilik teklifi almış Danimarkalı polis, evlilik yüzüğünü verdiÄŸi küçük kızla “yüzük hangi elimde” oyunu oynarken, etraftaki Danimarkalı gazeteciler de fotoÄŸraflarını çekmiÅŸti.
 
FotoÄŸraf, reklamsız, PR’sız milyonlarca mülteciyi sessiz sedasız kabul eden Türkiye’de haklı olarak “rol çalmak”, “ucuz ÅŸov” olarak görülmüş, ayrıntılarıyla pek ilgilenilmemiÅŸti.
 
Aslında fotoğraf karesi PR için başarıyla kullanılsa da ne polis mankendi, ne mülteci kız sahteydi, ne de olay kurmacaydı.
 
O günlerde Türkiye üzerinden Yunanistan’a geçen, oradan Balkanlar üzerinden Almanya gidebilen mültecilerden bir kısmı Köln’den trene binip Avrupa’nın en mülteci dostu ülkesi Ä°sveç’in Malmö ÅŸehrine gitmeye çalışıyordu. 
 
Mülteciler, Almanya-Danimarka sınırındaki Padborg’de parmak izlerinin alınması için trenden indiriliyor,  böylece Ä°sveç’e mülteci akını yavaÅŸlatılmaya çalışılıyordu ama trenlerden inen binlerce mülteci bu kez de otobanlardan yürüyerek Ä°sveç’e ulaÅŸmaya çalışmaktaydı.
 
O mülteci ailelerden biri de Iraklı el Saedi ailesiydi.
 
Aile Musul’dan Türkiye’ye kaçmış. Kaçak olarak gemiyle Yunanistan’a geçmeyi baÅŸarmış, Balkanlar ve Macaristan üstünden Almanya’ya gelmiÅŸ, Ä°sveç’e gitmek üzere trene binmiÅŸ ve Almanya-Danimarka sınırına kadar ulaÅŸmıştı.
 
Meşhur fotoğraf karesindeki Nur, o sırada 6 yaşındaydı.
 
Daha sonra aile transit olarak geçtikleri Danimarka’dan gitmek istedikleri Ä°sveç’e ulaÅŸtılar ve üç yıldır da Skelleftea ÅŸehrinin Boliden kasabasında bulunan bir sığınmacı kampında yaÅŸamaktalar.
 
Ama BM standartlarında mülteci statüsünde olan, herkesin evlerinin olduğu, çocukların okula gidebildiği bir sığınmacı kampından bahsediyoruz. Artık dokuz yaşında olan Nur, üç yıldır burada okula gidiyor, artık İsveççeyi anadili gibi konuşabiliyor.
 
Şimdi de önceki gün bütün gün gazete internet sitelerinde, sosyal medyada hatta tv haberlerinde dönen haberi okuyalım:
 
“Üç yıldır tek bir mülteci kabul etmeyen Danimarka, reklam için kullandığı kızı da ülkesine gönderiyor. Danimarka, BirleÅŸmiÅŸ Milletler kotası nedeniyle 2015-2018 yıllarında kabul etmesi gereken sığınmacıları almamak için kanun çıkarttı. Üç yıl önce Danimarkalı bir polis memurunun mülteci kızla oyun oynaması, dünya medyasının ilgi odağı olmuÅŸtu. Avrupa basınında büyük beÄŸeni toplayan görüntünün devamında olanlar ise Avrupa'nın ikiyüzlü mülteci politikasını gün yüzüne çıkardı. Danimarka Avrupa'da mülteci ÅŸovunu en iyi yapan ülkelerden biri olarak takdir toplarken, iltica baÅŸvurusu kabul edilmeyen mülteci kız ve annesi Ä°sveç'e gönderildi. Ä°sveç'in Boliden kasabasında yaÅŸam mücadelesi veren anne kızın kaderi burada da deÄŸiÅŸmedi. Ä°sveç, anne kızın iltica talebini kabul etmedi. Bu nedenle anne ve kız Irak'a geri gönderilecek.”
 
Bir Türk gazetecilik klasiği olarak haberde haberin kaynağı, nereden alındığı, hatta haberin orijinalinde yer alan isimlerin hiçbiri yok. Ama bunun sebebi kötü gazetecilik değil, gerçeği daha rahat eğip bükebilmek.
 
Çünkü amaç haber deÄŸil, ideolojik bir “kötü batılılar”mesajı vermek. O yüzden de haberdeki cümlelerin neredeyse hepsi yanlış.
 
Kaynak verilmese de ‘haber’ bundan 20 gün önce Ä°sveç’in en çok satan gazetesi Aftonbladet’te çıkmış bir röportaja dayanıyor. Gazete Ä°sveç’in Boliden kasabasında yaÅŸayan Nur ve ailesini bulup röportaj yapmış. Muhtemelen Türk medyasının kaynağı ise bu röportajı 4 Mart’ta haber yapan Alman Bildt gazetesi.
 
 https://www.bild.de/news/ausland/fluechtlingskrise/fluechtlings-maedchen-noor-jetzt-in-schweden-54978610.bild.html
 
Olay Danimarka’da deÄŸil, Ä°sveç’te geçiyor. Aile Danimarka’ya iltica talebinde bulunup reddedilmiÅŸ ve Ä°sveç’e gönderilmiÅŸ deÄŸil. Üç yıl önce Danimarka’dan Ä°sveç’e gitmiÅŸler zaten. Ve Irak’a geri gönderildikleri de doÄŸru deÄŸil.
 
Nur ve ailesinin üç yıldır yaÅŸadıkları Ä°sveç’e yaptıkları iltica talepleri iki kere reddedilmiÅŸ, üçüncü iltica taleplerinin sonucunu da 1.5 yıldır bekliyorlar.
 
Haber aslında bu. Ama bu haliye “Ä°kiyüzlü kötü Batılılar” mesajını vermediÄŸi için eÄŸilip bükülmüş, aile Irak’a geri gönderilmiÅŸ, hem de o PR fotoÄŸrafının çekildiÄŸi Danimarka’dan. Tabii baÅŸka ayrıntıların da üzerinden de uzun atlanmış.
 
Röportajda anne Saedi “Kızım altı yaşındayken Ä°sveç’e geldi ve hemen okula baÅŸladı. Ä°sveççeyi anadili gibi öğrendi ve buraya alıştı. Kızımın okulundaki bütün sığınmacı çocukların ilticası kabul edildi. Bir tek kızımın ve bizim ilticamız kabul edilmedi” derken, Nur da “Ä°sveç’e alıştım. Her gün Irak’a geri gönderilme korkusuyla yaşıyorum. Üç yıl önce benimle oynayan Danimarkalı polis umarım bana yardım eder” demiÅŸ. Hatta haberi yapan Ä°sveç gazetesi Aftonbladet ve Danimarka gazetesi Extra Bladet o polis memuruna da bu mesajı iletmiÅŸler.
 
Ä°sveçli gazetecilere göre bu talebin iki kere reddedilmesinin sebebi AB hukuku. Mülteci meselesini düzenleyen Dublin SözleÅŸmesi’ne göre aile ilk Macaristan’a iltica ettiÄŸi ve parmak izi verdiÄŸi için oraya gönderilmesi söz konusu. Ama mülteci duyarlılığının pozitif anlamda güçlü olduÄŸu Ä°sveç’te gazetelerin haklarında benzer haberler yaptığı mültecilere hükümet iltica hakkı tanımış.
 
Yani aile Irak’a geri gönderilmedi. Sadece iki iltica baÅŸvuruları kabul edilmedi. Olayın fotoÄŸrafın çekildiÄŸi Danimarka ile ise hiç bir alakası yok. Aile üç yıldır Ä°sveç’te. Bir kampta ya da zor koÅŸullarda da deÄŸiller, bir evde oturuyorlar, çocukları da okula gidiyor.
 
Haberin geri kalan cümleleri de sorunlu.
 
2016’da sert bir mülteci kanununu kabul etmesine raÄŸmen Danimarka’nın üç yıldır hiç mülteci kabul etmediÄŸi doÄŸru deÄŸil. Son üç yılda Danimarka 30 bin mülteciye sığınma hakkı vermiÅŸ. Türkiye ile geri iade anlaÅŸması, Ä°sveç’in açık kapı politikasını sertleÅŸtirmesi ve çıkan sert mülteci kanunundan sonra 2017 yılında iltica talebi kabul edilen sayısı yarı yarıya düşmüş. Ama bu rakam Türkiye’de de benzer oranlarda düştü zaten.
 
İsveç ise sadece son üç yılda 250 bine yakın mülteciye sığınma hakkı vermiş, bunun 90 bini Suriyeliler. 2015 yılında ilk altı ayda sınırlarına 163 bin mülteci gelince yaşanan şokla, ülke açık kapı politikasını biraz değiştirmiş.
 
Bu arada Türkiye’de az biliniyor ama son üç yılda Almanya 1 milyon 350 bin mülteci kabul etti. Bu rakam sadece 2015 yılında 890 bin. 2017 yılında ise 186 bin. Bu sığınmacıların büyük bir çoÄŸunluÄŸu da Suriyeliler.
 
Türkiye’nin 3 milyon mülteci rakamının yanında bu rakamlar küçük gelebilir. Türkiye, komÅŸusu ve ortak bir tarihi ve kültürü paylaÅŸtığı milyonlarca Suriyeliye ev sahipliÄŸi yapmakla övünmekte haklı ve bütün dünya Türkiye’yi bu yüzden takdir ediyor. Mülteciler meselesinde Batı’yı eleÅŸtirmekte haklıyız.
 
Ama son üç yılda kültürel ve dini olarak kendilerine hiç benzemeyen 1 milyon 350 mülteciyi kabul eden, kamp ve barakanın çok üstünde bir barınma imkanı, çalışma izni, eğitim hakkı veren Almanya, sadece son üç yılda 250 bin mülteciye daha kapılarını açmış ve iyi koşullar sunmuş İsveç de takdiri hak ediyor.
 
Hem de bu ülkelerdeki iktidarlar mültecileri siyasi maliyetini de ödeme pahasına kabul ettiler. Avrupa’daki merkez saÄŸ ve merkez sol iktidarlara bu mülteci  dostu politikalar, ırkçı ya da popülist partilerin yükselmesi, oy kaybı olarak geri döndü. Almanya’da ırkçı parti Meclis’e girdi. Mültecilerin gemilerle sığındıkları Ä°talya’da son seçimlerin sonucunu bu mülteci meselesi belirledi.
 
Türkiye’de pek takip edilmedi ama 2015 yılında Avrupa’ya mülteci akını sırasında Almanya’da gazeteler, sanatçılar, zengin iÅŸadamları Merkel hükümetinin açık kapı politikasını destekleyen kampanyalar yaptılar. Hatta Bildt gazetesinin genel yayın yönetmeni gibi bazı ünlü isimler kendi evlerinde Suriyeli mültecileri misafir ettiler.
 
Evet Avrupa’da, Batı’da mülteci karşıtlığı yükseliyor, o yüzden hükümetler politikalarını sertleÅŸtiriyor.
 
Ama bu bütün Batılılar mülteci karşıtı, mülteci meselesinde ikiyüzlü ve Batılı ülkeler hiç mülteci kabul etmiyorlar demek değil.
 
Bu suçlamayı sadece Suriyeli mültecilere değil, on yıllardır milyonlarca Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının da yaşadığı, çalıştığı, hatta siyaset yapabildiği bu ülkelere karşı yapmak ise haksızlık.
 
Türk, BoÅŸnak asıllı göçmenlerin bakan olarak kabinede yer aldığı Ä°sveç, bir partinin genel baÅŸkanının Türk asıllı olduÄŸu Almanya, 13 yaşında Hollanda’ya göçmüş bir Faslıyı Roterdam gibi bir ÅŸehre belediye baÅŸkanı seçen Hollanda, Pakistanlı bir Müslümanı Londra’ya Belediye baÅŸkanı seçen Ä°ngiltere’nin mültecilerle ilgili tecrübelerinden hala öğrenecek çok ÅŸey var.
 
Kilis’te ya da Antep’te günün birinde bir Suriyeli’nin belediye baÅŸkanı seçilip seçilemeyeceÄŸini, Ä°stanbul’un bir göçmen Hristiyan belediye baÅŸkanı olup olamayacağını düşünmekte fayda var.
 
Tıpkı Türkiye’de olduÄŸu gibi Batı’da hem mültecilere dost olanlar, hem de mültecilere karşı olanlar var. Siyasetçiler arasında da halkta da.
 
ÖrneÄŸin ABD’de Türkiye’de çok seveni olan Trump yönetimi sınıra duvar örüyor, seyahat yasakları getiriyor, mülteci karşıtı politikalar güdüyor ama son Oscar töreni neredeyse mültecilere saygı duruÅŸu geçidiydi. Meksikalı, Latin kökenli isimlere ödüller gitti, ödül alanlar isim vermeden Trump’ın mülteci politikalarına karşı mesajlar verdiler, hatta bir ara aralarında Halep’ten attığı tweetlerle tanınan, Türkiye’ye de gelen Suriyeli küçük Bana’nın da olduÄŸu mülteciler sahneye çıktı, mültecileri ve farklılıkları savunan ÅŸarkılar söylendi.
 
Hadi bunların hepsi film, makyaj. 2018 Kasım ara seçimlerinde Kaliforniya’da kongre için Demokratların en güçlü aday adaylarından biri olan Ammar Campa-Najjar, 1972 Münih Olimpiyatları sırasında 12 Ä°srailli sporcuyu öldüren Filistinli Kara Eylül örgütünün üyelerinden (bu yüzden Mossad tarafından öldürülmüştü) birinin torunu. Annesi Latin babası Filistinli. Büyük tartışmalara raÄŸmen adaylık yolunda ilerliyor.
 
O yüzden iç siyasete dönük “kötü ve ikiyüzlü Batı” propagandası için uydurulmuÅŸ ya da abartılmış haberlerle düşmanlığı deÄŸil, bu ülkelerdeki mülteci dostu siyasetçilerle, kesimlerle dostlukları artırmakta fayda var.
 
Bütün Türkler ve Müslümanlar iyi, yardımsever, mülteci dostu olmadığı gibi bütün Batılılar da kötü, bencil ve mülteci düşmanı  deÄŸil.
 

 

Keşke bu kadar basit bir düzlemde konuşmak zorunda kalmamış olsaydık...

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.